Sahip olunan servetin çeşitli varlıklar arasında nasıl dağıtılacağına karar verme süreci portföy tercihi olarak adlandırılmaktadır. Bir ekonomik birimin portföyüne dahil edeceği varlıkları belirlerken, tercihini etkileyen faktörler ekonomik birimin serveti, varlığın alternatifler karşısındaki beklenen nispi getirisi, varlığın likiditesi, varlığın alternatifler karşısındaki nispi riski ve bu varlık hakkında bilgi edinmenin maliyeti şeklinde sıralanabilir.
Beklenen getiri, genellikle gerçekleşen gerililerin ağırlıklı ortalaması şeklinde tanımlanır. Burada sözü edilen ağırlıklar ise gerçekleşen gerililerin ortaya çıkma olasılığıdır.
Riski ölçmek amacıyla sık sık kullanılan ölçüt, değişkenliğin ölçütlerinden birisi olan standart sapmadır. Standart sapma değeri ne kadar yüksek olursa, beklenen getiri hakkındaki belirsizlik de o derece yüksek olur. Bir portföyün toplam riski çeşitlendirmeyle azaltılabilen sistematik olmayan risk ve çeşitlendirmeyle yok edilemeyen sistematik risk bileşenlerinin toplamından meydana gelir karşısındaki nispi riski ve bu varlık hakkında bilgi edinmenin maliyeti şeklinde sıralanabilir.
Ödünç verilebilir fonlar kuramı, denge faiz oranının belirlenmesini ödünç verilebilir fonların arz ve talebini kullanarak açıklayan faiz kuramıdır. Tahvil arzını ve tahvil talebini birbirine eşitleyen faiz oranı, bu nedenle piyasada gerçekleşecek denge faiz oranıdır.
Tahvil talebi, çeşitli faiz oranı düzeylerinde satın alınmak istenen tahvil miktarını ifade eder. Tahvil talebi faiz oranının fonksiyonu olarak ele alındığında, tahvillerin fiyatı ile faiz oranı arasındaki ters yönlü ilişki nedeniyle, elde edilen tahvil talebi eğrisi pozitif eğimlidir.
Tahvil arzı, çeşitli faiz oranı düzeylerinde satılmak istenen tahvil miktarını ifade eder. Tahvil arzı faiz oranının fonksiyonu olarak ele alındığında, tahvillerin fiyatı ile faiz oranı arasındaki ters yönlü ilişki nedeniyle, elde edilen tahvil arzı eğrisi negatif eğimlidir.
Tahvil talebinin değişmesine ve tahvil talebi eğrisinin yer değiştirmesine neden olan faktörler denge faiz oranının değişmesine neden olur. Bu faktörlerden servette, beklenen getiride ve tahvillerin likiditesinde meydana gelen artışlar tahvil talebini arttırarak tahvil talebi eğrisinin sağa kaymasına yol açar ve denge faiz oranı düşer. Buna karşılık, riskte ve bilgi edinme maliyetindeki artışlar tahvil talebini azaltacağı için, denge faiz oranının yükselmesine neden olur.
Tahvil arzının değişmesine ve tahvil arz eğrisinin yer değiştirmesine neden olan faktörler denge faiz oranının değişmesine neden olur. Bu faktörlerden yatırımların kârlılığında beklenen artışlar, beklenen enflasyondaki artışlar ve devletin borçlanma ihtiyacındaki artışlar tahvil arzını arttırarak, tahvil arz eğrisinin sağa kaymasına ve denge faiz oranının yükselmesine yol açar. işletmelerle ilgili vergilerdeki artışlar ise tahvil arzını azaltır ve denge faiz oranının düşmesi sonucunu doğurur.
Beklenen enflasyon hem tahvilin beklenen getirişi üzerindeki etkisi ile tahvil talebini, hem de borçlanmanın gerçek maliyeti üzerindeki etkisi ile tahvil arzını etkilemektedir. Beklenen enflasyonda bir artış olması durumunda, talepteki azalma ve arzdaki artmanın eşanlı olarak ortaya çıkması faiz oranının daha yüksek bir düzeye çıkmasına neden olmaktadır. Bu durum iktisat literatüründe Fisher Etkisi olarak adlandırılır. Yani, faiz oranı, beklenen enflasyondaki artışa tam olarak uyum sağlamaktadır.